Bilişsel psikoloji genel olarak çok dikkatimi çeken bir alan. Nasıl öğreniyoruz, düşünüyoruz, karar veriyoruz bu konular ile ilgili okumaktan büyük zevk alıyorum. Okuduğum bir konu, bilişsel psikoloji ile destekleniyorsa buda beni ayrıca mutlu ediyor. Geçenlerde okuduğum bir kitapta nasıl karar veriyoruz konusu ile ilgili güzel bir araştırmaya rastladım. İnsanları ve özellikle kendimizi anlamak açısından faydalı olacağını düşündüğüm için bu araştırma ile ilgili kısa bir yazı yazmak istedim. Araştırmayı yapan profesörün ismi James March. Stanford Üniversite’sindeyken yaptığı araştırmada topluluklarda kararların nasıl verildiği ile ilgili bir teori ortaya atmış. (Araştırma ile ilgili bilimsel metine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.) Bu teori şu şekilde. James March’a göre insanlar iki şekilde karar verebiliyor. Birincisi ekonomi alanında klasik olmuş bir görüş. Kişi kendi kişisel menfaatlerini düşünür, kendisi açısından en faydalı bulduğu kararı verir. İkinci karar veriş şekli ise biraz daha farklı. Kişi bu şekilde karar verirken önce kendisine üç soru soruyor. 1. Ben kimim, 2. Bu nasıl bir durum, 3. Benim gibi insanlar bu tarz durumlarda nasıl davranır. İkinci yöntem birinci yöntemden taban tabana zıt. İkinci yöntemde düşünme yok, hesaplama yok. Var olan tek şey “normlar”! Konuyu test etmek isteyen bir grup bilim insanı, itfaiyecilere eğer güvenlik ile ilgili seçilen bir film izlerlerse “mısır patlatma makinesi” kazanacakları söylenmiş. Normalde ortamda kötü bir anlaşma yok. Sadece güvenlik ile ilgili bir film ve bu filmi izlediğinizde mısır patlatma makinesi alıyorsunuz. Gayet avantajlı bir anlaşma, fakat itfaiyeciler filmi izlemeyi kabul etmemişler!
İnsanların karar verirken bu şekilde de düşünebilecekleri fark etmemiz, aklımızda cevaplayamadığımız bir çok soruya cevap sağlayabilir. Sadece “menfaat” odaklı “avantaj” yaratmak, insanlar için yetersiz kalabilir …