Yaşama şeklimiz, düşünme şeklimiz, işleri yapma şeklimizi neye göre ve nasıl seçtiğimiz sorusu yıllardır beni düşündüren bir konu. Karar verirken nasıl karar veriyoruz? ve belkide daha önemlisi niçin bu şekilde karar veriyoruz? Bunun için önceden bir yazı yazmıştım fakat geçen zaman içerisinde gözlemlediklerim ve öğrendiklerimle konunun çok daha bambaşka olduğunu gördüm.
Konuya girmeden önce paylaşmak istediğim şey şu. Karar verirken beynimizde gerçekleşen süreç çok karmaşık ve akıllı bir süreç değil. Bu sürecin zararlarından, size aldırdığı ve yaptırdığı hatalardan kurtulmak mı istiyorsunuz? Yapmanız gereken şey çok sıkı bir şekilde yazmak. Zaman içerisinde aldığım notlar, benim hatalı olarak aldığım kararları görmemi, nerede nasıl hatalar yaptığımı fark etmemi sağladı. Bu uygulamayı hayatınıza koyduğunuzda, yaptığınız hataları fark ettiğinizde, uzun süre bu duruma inanamayacaksınız. Benim kabullenmem baya uzun sürdü 🙂 Ama günün sonunda yaptığınız hataları fark etmeniz aynı hataları tekrar yapmanızı engelleyecek. Bu konuyla ilgili daha detaylı olarak başka bir yazı yazmam gerekiyor.
Beynimiz nasıl çalışır ve karar verirken yaptığımız hatalar neler? Neden bu tip hatalar yapıyoruz konusunda hayat değiştirecek, dünyaya mâl olmuş bazı kitaplar var. Thinking Fast and Slow bu konunun kutsal kitaplarından örneğin. Sonrasında Predictably Irrational, You’re Not So Smart, Nudge bu konuda oldukça verimli bulduğum (konuyla ilgilenenlerin mutlaka edinmesi gereken) kitaplar. Bu kitapların arasında sevgili Canbey‘in tavsiyesi ile okumaya başladığım Doğru Karar kitabını da ekleyebiliriz. Şu an hala okuyor olsam da kitap içerisinde dikkatimi oldukça çeken bir bölüm bana bu yazıyı yazdırdı.
İntel 1970’ler öncesinden itibaren hafıza kartı üreten bir firma. O dönemde işlemci adına hiçbir ürün ve üretimi bulunmuyor ve dünyanın tek hafıza kartı üreticisi. Gelirinin tamamını hafıza kartı satışı üzerinden elde ediyor. İntel içerisindeki küçük bir ekibin çalışması olarak ilk micro-işlemci hayata geçiriliyor ve 1981 yılında IBM kişisel bilgisayarlarda bu micro-işlemciyi kullanması, ekip için büyük bir ödül oluyor. 70’li yılların sonuna gelirken hafıza kartı üretimi yapan yeni firmalar ortaya çıkmaya başlıyor. İntel önceleri bu rakipleri önemsemese de, 1978 ile 1988 yılları arasında sadece Japon şirketler hafıza kartı pazarında paylarını %30’dan %60’a kadar çıkarmış oluyorlar.
80’li yıllara gelindiğinde Japon şirketlerin bu başarısı İntel içerisinde bazı tartışmaları beraberinde getiriyor. Şirket içerisinde ne yapılması gerektiği konusunda değişik fikirler ortaya çıkıyor. Tahmin edilebileceği gibi ilk gelen fikir, büyük bir atılım yapıp, hafıza kartı pazarında sıçrama yapma üzerine. Bunun için büyük bir fabrika yapıp, tam olarak hafıza kartı üzerine odaklanılması gerektiğini öneriyorlar. Diğer bir grup Japonların ulaşamayacağı avangart teknolojiye güvenerek devam edilmesini öneriyor ve üçüncü grup ise özel piyasaları hedef almak gerektiğini öne sürüyor.
1985 yılının ortasında İntel başkanı Andy Grove ile şirketin CEO’su Gordon Moore hafıza kartı işinden her geçen gün artan zararı ve ne yapmaları gerektiği konusunu konuşurken Grove, Gordon’a ‘Eğer bizi işten atsalar ve yeni bir CEO işe alsalar, acaba gelir gelmez ilk iş olarak o ne yapardı?’ diye sorması İntel’in hayatındaki dönüm noktası olmuş. Gordon’nun yanıtı hafıza çiplerini işini bırakırdı olmuş. O anda içinde bulundukları çıkmazı bu soru ile çözülmüş. İntel her geçen gün daha fazla zarar yaratan hafıza kartı işini bırakarak micro-işlemci işine odaklanmış. Kararın sonucu bugün hepimiz net olarak biliyoruz.
Doğru kararları verebilmek, şirketleri kurtarıp, kar ettirebilir. Fakat konu sadece işle alakalı değil. İş kararların ve sonuçların belkide en rahat görülebilir olduğu alan fakat hayatımızda aldığımız kararlar ne olacak? Yukarıda bahsettiğim gibi eğer zihin haritanızı çıkartmayı denerseniz, aldığınız kararları ve hayatınızı nasıl etkilediklerini çok net görebilirsiniz. Sadece işte başarılı olmak değil, kendimize ve hayatımıza karşı hata yapmamak için kararlarımız üzerine çalışmalıyız. Bunun için bazen tamamen durup, sormamız gerekiyor. Bugün herşeye sıfırdan başlıyor olsam ne yapardım? Bugün tamamen dışardan gelen biri benim yerime ne yapardı? Bir dostum şu an bu durumda olsa, ona ne yapmasını önerirdim? gibi sorular hatalarımızı (oldukça fazla yapıyoruz, eğer görmüyorsak sadece farkında değilizdir demektir ki bu çok daha kötü) olabildiğince hızlı fark edip, bunlardan kurtulmamızı sağlayacak sorular olabilir. Bu soruları kullanın.
Hayatımız için (aynı zamanda şirketimiz ve işimiz için de) problemi yaratan yanlış kararlar veriyor olmamız değil, yanlış kararda gösterdiğimiz ısrar.
Pingback: Karar Verirken Sormamız Gereken 3 Soru - Muhammed Tüfekyapan()