Dibe Doğru Yarış

Düşünmek üzerine hiç düşündünüz mü? İnsan olarak doğduğumuz andan itibaren birçok eylem yapıyoruz. Yürüyoruz, koşuyoruz, okuyoruz, konuşuyoruz. Bu eylemlerin her birini en az bir duyumuz ile hissediyoruz. Peki düşündüğümüzü nasıl hissediyoruz? Düşünmek, hayatımızda diğer öğrendiğimiz herşey gibi incelikle üzerine çalışarak öğrenmemiz gereken bir eylem. Ve biz çok korkutucu şekilde burada tabii ve doğrusal bir çizgi ile yaklaşıyoruz. ‘Because I can…’ mentalitesi ile hayatımız için büyük tehditleri kendi elimiz ile ekiyoruz. Düşünmeyi temelden öğrenmemiz, düşünme üzerine düşünmemiz ve bu konuda sıkı olarak çalışmamız gerekiyor.

Bir örnekle konuya biraz yakından bakalım. University of Kansas’ta 1. sınıf öğrencilerini iki gruba ayrılmış. İlk gruba 4 yıl üniversitede geçirecekleri zamanı uzayıp giden bir yol gibi düşünmelerini, diğer gruba ise yan yana konmuş kutular gibi düşünmeleri istenmiş. İki gruba da zihinlerinden çözmesi için bir matematik problemi veriliyor. Sizce başarılı olan grup hangisi olmuştur? Yılları uzayıp giden bir yol gibi düşünenler %51 oranında başarılı iken yan yana kutular gibi düşünenlerin %39’u başarılı olmuş.

Derek Sivers, hayatımda en çok beslendiğim kişilerden bir tanesi. How will this game end? yazısı efsane yazılarından bir tanesi. Biraz fazlaca özetleyerek yazıyı burada özetleyeyim. Ben bir açık artırma başlatıyorum. Açık artırmanın sonunda 100$ vereceğimi söylüyorum. Açık artırma 1$ ile başlıyor. Bu açık artırmada tek farklı olan yan şu. İkincide olsanız vermiş olduğunuz teklifi ödemek zorundasınız. 1$’dan açık artırma başlıyor. Arkadaşınız hemen teklifi 2$ yapıyor. 100$ kazanacak, 2$ verecek ve 98$ kar etmiş olacak. Tabii siz 1$ ödeme yapmaktansa 3$ verip 97$ kar etmeyi tercih ediyorsunuz. Bu sefer arkadaşınız 2$ zarar etmektense teklifini 4$ çıkarıyor. 98$ kar edeceğine 96$ kar etmeyi tercih ediyor. Oyunda büyük bir hızla devam ediyorsunuz. Rakam 50$ a geliyor. 49$ zarar etmektense teklifi 51$ yapıyorsunuz. Artık arkadaşınız teklif vermezse 49$ karla bu oyunu bitireceksiniz. Arkadaşınız 50$ zarar etmektense teklifi 52$ yapıyor, artık 48$ kar edecek. Siz oyuna biraz daha devam ediyorsunuz. Artık geldiğiniz nokta 99$ oluyor. Arkadaşınız 99$ verip, 100$ alıp, 1$ kar ile ayrılmak istiyor. Siz 98$ sadece zarar etmektense 100$ verip, kar-zarar etmeden başa başta ayrılmak istiyorsunuz. Bu durumda arkadaşınız düşünüyor ve 99$ zarar etmektse teklifi 101$ yapıp 1$ zarar ile ayrılmanın daha karlı olacağını düşünüyor. Oyun bu şekilde devam ediyor. (Dibe doğru olan sonsuz yarış.)

bull

Derek Sivers, yazısının sonuna hatırlatıcı olması için bu görseli eklemiş. Harika bir hatırlatıcı.

Matematikte dört işlem ilk okulun ilk yıllarında öğretiliyor. Aradan birkaç yıl geçiyor, öğrencilerin hepsi dört işlemi çok iyi bilmesine rağmen neden havuz problemlerini çözmede büyük bir çoğunluğu problem yaşıyor?

Satrançtaki tüm taşların nasıl hareket ettiğini size öğretsem, hatta bununla ilgili bir de elinize döküman hazırlayıp versem, bu sizi iyi bir satranç oyuncusu yapar mı? Sonuçta satrançta taşları doğru oynayacaksınız? Oynadığınız oyunu bununla kazanabilir misiniz?

Gerek işimizde, gerekse hayatımızın nereye gideceğini, hangi çizgide gideceğini belirleyen şeyler düşünüp aldığımız kararlar, çözdüğümüz problemler. Fakat iyi bir düşünür (problem çözücü) olmak için düşüneceğimiz konunun dinamiklerini biliyor olmak yeterli bir konu değil. Bunu zaten biliyor olmamız gerekiyor. İyi bir problem çözücü olmak için, daha doğrusu elimize aldığımız problemi çözebilmek için temel konu problemi doğru anlamaktan geçiyor. Problemi doğru bir şekilde anlamadan ve çözümlemeden, çözüme gidebilmemiz teknik olarak imkansız! Havuz probleminin zor gelmesinin sebebi dört işlemi yapmanın zor olması değil. Havuz probleminin zor olması, problemin matematiksel olarak ne anlam ifade ettiğini anlamlandırıp, somutlaştıramamanız. Soyut ve görünmez problemleri, parametreler ile soyut ve çözülebilir hale getirebildiğinizde çözüme gidebilmek için ilk şansı yakalamış olacaksınız.

Konu ilginizi çekiyorsa Gerçek Çözüm vs Sahte Çözüm yazımı okumanızı öneririm.