2013 biterken genel bir değerlendirme yapmak istedim. Değerlendirmemden çıkan ilk noktaları, diğer blogumda paylaştım. Yazımdan bir alıntıyı buradan paylaşmak istedim.
Bir inşaat şirketi olduğunuzu düşünün. Yalı inşa edip, satmayı düşünüyorsunuz. Yalıyı satmak için gerekli talebin olup olmadığını merak ediyorsunuz. Pazar araştırması yapıyorsunuz ve insanların yalıda yaşamak isteyip istemediklerini öğrenmek istiyorsunuz. Sonuçlar elinize geliyor ve %95 oranı ile insanlar yalıda yaşamak istediklerini görüyorsunuz. Harika bir rakam diyorsunuz. İnsanların %95’i yalı almak istediği için inşaat biter bitmez, elinizdeki yalıların peynir ekmek gibi satılacağını düşünüyorsunuz.
Milyarlarca dolarınızı yalı için ayırıyorsunuz, hızla yalılarınızı bitiriyorsunuz. Fakat yalıların satışı gerçekleşmiyor. Sebebi ne olabilir?
Arz’ın gerçek bir arz olarak değerlendirilmesi için satın alma gücünün olması gerekir çünkü. Bugün herkes yalıda yaşamak ister. Fakat bu insanların çok azı yalıda yaşamak için ödemesi gereken paraya sahiptir, bu paraya sahip olan insanlarında önemli bir kısmı yalıda yaşamak için ellerinde parayı yalı için ayırıp ayırmama konusunda ciddi ciddi düşüneceklerdir.
Hepimiz kendimizi geliştirmek, yeni yetenekler kazanmak, hayatta ileri gitmek istiyoruz. Bu isteklerin anlamlı olması, gerçek bir arz olması için yapmamız gereken şey “elimizi taşın altına koymak”
Eğer hayatınızla ilgili, kendinizle ilgili, gitmek istediğiniz yerle ilgili sorumluluk almıyorsanız, risk almıyorsanız, elinizi taşın altına uzatmıyorsanız, aslında ortada gerçek bir arz yok demektir.
Dünyanın en ilkel kurallarından biri arz yoksa talep olmaz. Güzel haberi veriyorum: “insan kendi arz ve talebini kendi yaratabilen bir canlı”