Açık vs Kapalı Beyin

Bilim ve Teknik dergisinin kasım sayısını okuma şansı yeni buldum.  Sanırım şu an okunacak ve yapılacak birçok şey olduğu için biraz geriden geliyorum. Neyse okuyanlar bilir derginin bu sayısında Nobel 2011 ödülleri kısa kısa anlatılıyor. (Ödüllerle ilgili video için bu linke bakabilirsiniz.) Nobel ödüllerinin hepsinden öğrenilecek çok şey var. Hepsi birer başarı ve nereden bakarsanız, o açıdan bir şeyler görüyorsunuz. Benim üzerinde bolca düşünmeme sebep olan ödül Kimya alanında Nobel alan Dan Shechtman’a ait çalışma.

Fazla teknik olmayacak şekilde çalışmayı şu şekilde özetleyebilirim kısaca. Dan Shechtman 8 Nisan 1982’de bir keşif yapıyor. Laboratuvarın’da aluminyum manganez alaşımını incelerken maddenin yapısını atom düzeyinde incelemek için elektron mikroskop kullanıyor. Bir birine eşit uzaklıkta on parlak noktadan oluşan iç içe geçmiş halkaları görüyor. O günkü bilimsel teoremlere göre on noktayı görmemesi gerekiyordu.  Ders kitaplarına ters düşen bir şey keşfeden Dan Shechtman için keşfini kabul ettirmesi çok zor oluyor. Elde ettiği sonuçları diğer bilim insanları ile paylaştığında çok sert tepkilerle karşılaşmış. Bu tepkiler belli bir noktadan sonra onla alay edilmesine kadar ilerlemiş. Çalıştığı laboratuvarın yöneticisi, Dan Shechtman’a bir kristalografi kitabı verip okumasını önermiş ve hatta ilerleyen zamanlarda kendisinden farklı bir laboratuvarda çalışmasını istemiş!

Shechtman, Ilan Bletch adlı bir çalışma arkadaşını ikna etmiş ve çalışmalara başlamışlar. İlerleyen zamanlarda makalelerini yayımlatma şansı bulmuşlar ve yıl 2011’e geldiğinde nobel ödülüne layık bulunmuş. Konu bilim olduğu zaman insan, insanların beyinlerinin tamamen “açık” olması gerektiğini düşünebiliyor. Ancak bilimle uğraşan insanlarda bilekapalı beyinlilik” görülebiliyor.

Benim sürekli eleştirdiğim ve dergide bu yazıyı okuduğumda da eleştirmekle çok haklı bulduğum konu kapalı beyinlilik. Aslında “kapalı beyinlilik” söz öbeğini ben türettim. Her hangi bir bilimsel açıklaması yok. Kapalı beyinliliğin bana göre “belirtileri” şunlar:

* Ortalama olarak yeni olan herşeye karşı çıkmak.

* Süregelen alışkanlıklara büyük bir saygı ile “bağlı” kalmak, hatta belli noktalarda “geleneklerin” “bağımlısı” olmak.

* Verimlilik konusu üzerinde “verimsiz” bir anlayışın olması, “verimsiz” olanı “geleneksel” olduğu için tercih etme.

* Fikirden, düşünceden ve eylemden daha çok insana odaklanmak. (Kendilerince doğru kabul ettikleri kişi her kimse her dediğini büyük bir inançla doğru kabul etme)

Daha birçok belirtisi olabilir. Sonuçları ise ölümcüldür.

* Yeni hiçbir şey düşünülemez.

* “Böyle gelmiş böyle gider” cümlesini değiştirilmez madde olarak tüm ekipçe benimsenir.

* “Neden” , “niye” soruları unutulacak düzeyde kullanılmaz.

* Yeni fikirleri öldürmek için gerekenler hemen yapılır!

* Tüm beyinler kullanılmaya kullanılmaya, bir daha hiç çalışamayacak konuma gelir. Sanırım bundan daha kötü bir sonuç olamaz.

Bunun tam zıttı ise bana göre “açık beyinliliktir”. Açık beyinli insanların bana göre yaptıkları ortak şeyler

* Yeni olan her neyse heyecanlanırlar.

* Verimli bir şekilde verimliliğe bakış açıları vardır.

* “İyi cevap her zaman daha iyi soruya gelir” düşüncesi ile değişik ve “kaliteli” sorular ile hem yapılan şey hem de yapılma yöntemi tartışılır.

* Tüm ekip yaptıkları şeyi neden yaptıkları, böyle yapmakla ne elde edileceğini bilir.

* Yeni fikirlerin düşünülmesi, paylaşılması için insanlara gereken “hassasiyet” gösterilir.

* İnovatif her türlü fikir tohumu “saygı” ile yaklaşılır.

Açık beyinliliğin sonucu olarak ise olacaklar:

* Yeni gerçekler keşfedilir.

* Çalışan beyinler mutlu olur ve imalattan çok yeni şeyler yaratılmaya başlanır.

* İnovatif düşünceler filizlenir ve en önemlisi inovatif düşünceler yaşamaya, büyümeye ve gelişmeye şans bulur!

Belirtiler ve sonuçları uzattıkça uzatabiliriz, ama neticeyi değiştirmez. Netice şudur ki eğer bugünkü hayatımızdaki kalite “açık beyinlilik” sayesinde geldi. Gelecek nesillerin hayat kalitelerini ancak açık beyinlilik ile artırabiliriz. Bu yüzden açık beyinli olmak bizim yapmamız gereken bir sorumluluğumuzdur. Kapalı beyinli insanlar hem üretmeyerek hem de üretenleri engelleyerek, dünyaya karşı bir suç işliyorlar.