Eleştiri iletişimi başlıklı yazımda eleştiri ve iletişimi ile ilgili anlatmak istediklerimin bir kısmını yazmıştım. Bu yazımda da iletişim de sunumun önemini, insani ilişkilerde de bunun yansıması olan beden dili ile ilgili düşüncelerimi yazmak istiyorum.
Ne söylediğimiz içerik olarak çok önemlidir ancak söylediğimiz şeyin net olarak anlaşılması ve olumlu sonuçlar doğurması için söylediğimiz şeyleri nasıl söylediğimizde önemli bir rol oynuyor. Beden dili ile ilgili çeşitli eğitimlere katılma ve bazı kitapları okuma şansım oldu. Bunlardan birkaç tanesi haricindekiler çok faydasız ve manasız şeylerdi. Beden dili denince, böyle oturun şu anlama gelir, şu şekilde bakın böyle bir anlama gelir zırvalıklarına takılmıyorum. Beden dili ile ilgili öğrenmeye en değer nokta iletişim üzerinde %50’nin üzerinde (bu rakam kaynaklara göre değişiyor) etkisi olduğudur. İletişim kurmadan önce bu oranı da dikkate alıp, iletişim kurarken bu konuya dikkat göstermeliyiz. Dikkat göstermeliyiz derken lütfen böyle yapma şu anlama gelir zırvalıkları aklınıza gelmesin. Dikkat göstermeliyiz derken şunu anlatmak istiyorum. Şu anki ses tonum, seçtiğim kelimeler, jestlerim ve mimiklerim bu kişi ile kurduğum ilişkide önemli diyerek bu konularda hassasiyet göstermekten bahsediyorum.
Önceki yazımda da bahsettiğim gibi iletişim kurmak derken sadece iki insan arasındaki iletişimi anlamıyorum ben. Girişimci adayı olarak bu konu hakkında düşündükten sonra kendime çıkardığım sonuç aslında şu. En kaliteli ürüne sahip olabilirsin ama bunu en güzel şekilde sunamaz isen bunun hiç bir anlamı yok. Aslında iletişim biraz da düşüncelerimizi sunma yeteneği. Bu konuda düşünerek, enerji harcayarak etkileşim kalitemizi artırmış olacağız.
Bu konuda çok beğendiğim bir şey ise şu anda da okumakta olduğum Steve Jobs’un Walter Isaacson tarafından yazılmış biyografisinde şu bölüm : ‘Markkula ilkelerini “Apple Pazarlama Felsefesi” adlı tek sayfalık bir yazıya döktü; bu yazıda üç husus vurgulanıyordu. Birincisi empatiydi, müşterinin hisleriyle yakın bağlantı kurmaktı.”Onların ihtiyaçlarını diğer şirketlerden daha iyi anlayacağız.” İkincisi odaklanmaktı.”Yapmak istediklerimizi iyi yapmak için bütün önemsiz fırsatları elemeliyiz.”
Üçüncü ve en az diğerleri kadar önemli ilkeyeyse tuhaf bir isim, yükleme ismi verilmişti. “En iyi ürüne, birinci sınıf kaliteye, en faydalı yazılıma vs. sahip olabiliriz; ama bunları üstünkörü sunarsak değersiz görünürler; onları yaratıcı, profesyonel bir şekilde sunarsak, istenen nitelikleri ona yüklemiş oluruz.”‘
Buradaki üç prensipte çok önemli ama bu yazımda benim anlatmak istediğim üçüncü prensibi ile aynı doğrultuda.
Aşağıdaki videoda da aslında benzer dinamiklerin sonuçları var.