“Artık eskisi gibi olmamaya başlamıştı bir şeyler. Bazı şeyler değişiyor, güzel şeyler görmek, göstermek için kullandığım perspektifler artık sadece bir biri ile çelişmekle kalmıyor aynı zaman da inandırıcılığını da günden güne yitiriyordu. Belki de bazı yanlışlar yapmıştım! Ama yanlış yapmış olamazdım! Bunca insandan daha bilgiliydim. İçlerinde en iyisi bendim diyebilirdim. Onların yeni öğrenmeye başladıkları şeyleri ben önceden beri biliyordum. Avantajlıydım. Bu yüzdendi bana hayranlıkları diye düşünüyordu zavallı çocuk. Tüm arkadaşları okulları bitirmişler, eğitimlerinin bir üst seviyesi olan orta öğretime başlamışlardı. Ama o hep birinci sınıfta kalmayı tercih etmişti. Bildiklerinin kendisine yeteceğini düşünüyor aynı zaman da okumayı bilmeyen insanların yanında kitaplarını okumayı da çok seviyordu. Belli ki amacı biraz dikkat çekmek, belki yalnızlığını biraz gidermekti. Yüksekçe başarısızlık korkusu yaşadığından da olabilirdi bu durum. Sebebi başka şeylerde olabilir tabii ama netice olarak o hep birinci sınıfta kalmayı, her eğitim öğretim yılında tekrar tekrar birinci sınıfı okumayı tercih etmişti!”
Tabii ki böyle bir çocuk yok fakat bence biz büyürken çocukken yapmadığımız hataları yapar hale gelebiliyoruz. Sırf “yüksek notlar alıp“, “sınıfın en iyisi” olmak için bir çocuk her zaman birinci sınıfı okumaz. Eğitiminin bir sonraki aşaması olan ikinci sınıfa geçer. Peki biz işlerimizi, çalışmalarımızı ve en önemlisi hayatımızı ne kadar “ilerletiyoruz” ? Başarısız olma korkusundan dolayı kendi yarattığımız güvenli bölgede kalmakla yukarıdaki çocuğun yaşadığı dramı yaşamış olmuyor muyuz ?
Pingback: Tembellik savunulabilir mi? « Muhammed Tüfekyapan()